Günümüzde aile içi şiddet, Türkiye’de ve dünya genelinde büyük bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkıyor. Her geçen gün artan vakalar, devlet otoritelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuya daha fazla odaklanmasına sebep oluyor. Son olarak, bir ebeveynin çocuğuna acımasızca şiddet uygulaması, kamuoyunda büyük bir infial yarattı. Bu olay, sadece bir ailenin değil, toplumun genelini etkileyen geniş çaplı bir sorunun ortaya konulmasına da vesile oldu. Şiddetin bu kadar sıradanlaşması ve normal hale gelmesi, toplumun her kesimini derinden etkiliyor. Ülkemizde yaşanan bu olayla birlikte, yetkililerin bu tür durumlarla nasıl başa çıkacağı, gelecekte nelerin değişebileceği merak konusudur.
Türkiye’de çocuk istismarına dair istatistikler, giderek endişe verici boyutlara ulaşmakta. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, son beş yılda çocuk istismarı vakaları %25 oranında artış göstermiştir. Ülkede her gün bir çocuğun istismara uğradığı bilgisi, bu durumu daha da ciddileştiriyor. Çocuk Koruma Kanunu kapsamındaki veriler, devletin bu sorunla mücadelede ne denli yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Aile Dinamikleri Araştırması’na göre, aile içindeki şiddet oranı her geçen gün artarken, bu durumu tetikleyen birçok etken bulunuyor: ekonomik sorunlar, alkol bağımlılığı ve eğitim eksiklikleri gibi. Aile içi şiddet, yalnızca fiziksel bir şiddet türü değil; duygusal ve psikolojik şiddet de çocukların gelişiminde ciddi hasarlara sebep olabiliyor.
İstanbul’da yaşanan olay ise birçok birey, sivil toplum kuruluşu ve devlet yetkilisinden büyük tepki topladı. Bir ebeveynin, çocuğuna uyguladığı şiddetin görüntüleri sosyal medya platformlarında paylaşılınca, kamuoyunda öfke dalgası yayıldı. Ebeveyn, yetkililer tarafından kısa bir süre içinde tutuklandı. Olayın ardından yapılan açıklamalarda, şiddeti önlemek ve çocukları korumak adına daha sıkı önlemlerin alınacağı belirtildi. Sosyal hizmet uzmanları, çocuğun durumunun iyileştirilmesi ve gelecekte benzer olayların önüne geçilmesi için yeni projelerin hayata geçirileceğini duyurdu. Ayrıca, aile içi danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılacağı ve eğitimlerle halkın bilinçlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Uzmanlar, toplumda bu tür olayların bir daha yaşanmaması için öncelikli olarak ailelerin eğitilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra çocukların hakları konusunda bilinçlendirilmesinin de büyük önem taşıdığını ifade ediyor.
Bu olayın ardından, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkilerde sağlıklı ve olumlu bir değişim sağlamak, yalnızca devletin sorumluluğu değil, her bireyin topluma karşı bir sorumluluğu. Çocuklarımız, geleceğimizin teminatı; onları korumak ve güvenli bir ortamda büyütmek, ailelerin olduğu kadar toplumun da görevi olmaktadır. Bu nedenle, aile içi şiddet ve çocuk istismarı ile mücadelede toplumun tüm kesimlerine önemli görevler düşmektedir. Şiddet uygulayan ebeveynler hakkında ağır yaptırımların getirilmesi ve bunların uygulamaya konulması, gelecekte benzer vakaların önüne geçecek adımlar arasında yer almakta. Tüm bu gelişmeler, çocukların haklarını savunmak ve onları korumak adına atılan kritik adımlar olarak değerlendirilmektedir.
Olayın ardından, çocuğun durumuna dair sorular gündeme geldi. Çocuğun sağlık durumu ve psikolojik iyileşmesi için ne gibi desteklerin sağlanacağı merak konusu oldu. Zira, yalnızca fiziksel yaralanmalar değil, yaşanan travmanın etkileri de uzun yıllar sürebilir. Uzmanlar, çocukların yaşadığı travmanın etkilerini azaltmak için acilen desteklenmesi gerektiği görüşünde birleşiyor. Toplum olarak, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için birlikte mücadele etmeli, çocuklarımızı korumalıyız. Gelecek nesillerin zarar görmemesi adına, toplumun her kesiminin bu konuya yaklaşımı büyük önem taşıyor. Çocuklarımız; bizim geleceğimiz, onları korumak ise hepimizin görevi. Bu tür acı olaylarla yüzleşip, çözüm üretmek için toplumsal bir bilinç oluşturmalıyız.